ÇOK YÖNLÜ SANATÇI

ŞAİR,OYUN, MASAL YAZARI
SEVGİLİ ARKADAŞIM ÖZEL ARABUL



Hasibe Ayten

1973’te UFACSI’nın (Uluslararası Kadın Sanat ve Kültür Dermeği) üyeleriydik. Sesimiz adlı yazın dergisini yayımlıyordum. Derneğin toplantısındaydık. Özel Arabul’u uzaktan tanıyordum da yakın merhabamız yoktu. Yan yanaydık. O sıralar Küçük Prens’i yeni okumuştum.

Sevgi konusunda konuşuluyordu.

“Sevgi marketlerden satın alınamıyor” diye mırıldandım.

Özel, o güzel bakışıyla; “Dost bir yüreğe gereksinim duyarsan beni arayabilirsin.” dedi.

Biz, Küçük Prens’te buluşmuştuk.

Özel Arabul, iki üç gün arayla beni arıyor, evine çağırıyordu. Derginin işleri nedeniyle
erteleyip duruyordum. Bir gün yine aramıştı. “Birazdan sendeyim.”dedim. Bir bardak bira içmiştim, yaz sıcağında. Birayı ne zaman içsem uykumu getirir. Kapıda karşıladı, o duygu yüklü şair beni.

“Sevgili Özel, azıcık uzanabilir miyim,,ağırlık bastı. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı sayılır, derler. Biz de kırk yıllık dostluğu sürdürerek kahvemizi içer söyleşiriz.” dedim.
“Aaa elbette!” dedi. Uzandım, iki saat uyumuşum.  Oysaki matbaada olmam gerekiyordu.
Özel’i arandım, o da uyumuş. Usulca kapıyı çekip çıktım.

Telaşla beni arıyordu. Ertesi gün işliğimde buluştuk. Uzunca söyleştik. En içli şiirler gibiydi, tümceleri.

Evli, iki çocuk annesiydi. Oğlu Zafer 8, kızı Ece 4 yaşındaydı. Eşi, büyük işlere atılmış, elektrik dinamoları üreten bir fabrika kurmuş, elektrik mühendisiydi.

“Uygun görürsen, şiirlerini Sesimiz’de yayımlarız.” dedim. Çok mutlu oldu, sevindi.

Telefonla, yüz yüze görüşmeye başladığımız günlerden bir gün; “Şiirlerini ‘Sesimiz Yayını’ olarak kitaplaştıralım, mı?”deyince, sevincinden çığlık attı. “Gerçekten mi?” dedi. Ve ilk şiir kitabına girecek şiirlerle kapak düzenini hazırlayıp Sesimiz dergisinin ilk şiir yayını olarak yayımladık.

1000 adet bastık. İki yüz sanatçı, şair-yazara dergi ile birlikte Yılan Uykusu’nu gönderdim. Özel’in şiirleri için ustalardan büyük beğeni ve övgüler aldık.

Özel Arabul ile ailecek kaynaştık. Öyle içten, öyle narin bir kişiliği vardı ki… Onu yakından tanıyıp da sevmeyen yoktu. Her yerde, tatillerde, etkinliklerde, sinemada, tiyatroda beraberdik. Okuyacağı kitabı yanında taşırdı. Not defteri, kalemi çantasındaydı. Kendisini etkileyen bir doğa güzelliğini, yangın yerlerini, çocukların yoksunluğunu, ailelerin umarsızlığını göz ardı etmezdi. Kimi sevinçli olayları gülümseyerek kimi yıkıcı olayları gözleri yaşararak defterine not ederdi.

Özel ile çocukluğumuz, ilk gençliğimizdeki yaşam yolculuğumuz koşuttu. İçinde yaşamakta olduğumuz zamandaki rahatlığın hiçbir ayrıcalığı yoktu halkımızla. Engin gönüllüydü ekmeğini bölüşürdü çevresizdeki insanlarla. Ziynete, abartılı giyeceklere önem vermezdi: Tertemiz giyimli, güpgüzel bir şairdi.

“Çok edilgen, yumuşacık bir şairsin” deyince;

“Yumuşak meyvenin çekirdeği sert olur” derdi.

Okuduğu kitapların özetini çıkarır, yumuşacık sesiyle anlatır, anlatırdı. Okutmak için kitaplar alır armağan ederdi, dostlarına, gençlere…

Kuşadası’ndaki KUAKMER (F. Özel Arabul Kültür Merkezi ve Kent Müzesi), gönüllüsü, Zerrin Boratav Bağöivan, Özel dostum için, uzun yolculuğunun 8. yıldönümü nedeniyle anma yazısı istediğinde hem sevindim hem de kaygılandım. Özel Arabul’u bir iki sayfalık yazıyla anlatabilir miydim? Belki de bu anı yazımı bir başka zamanda genişleterek, dostluğumuzu, yazın yaşamımızı zamana armağan edebilmek bir vesile olurdu diye düşündüm. Bu nedenle teşekkür ediyorum, Zerrin Boratav Bağçivan’a.

Gelelim Yılan Uykusu adlı şiir kitabının, ilk dörtlüğüne;

Kuru bir dal nasıl çiçek açarsa,

Nasıl uyursa sabaha karşı sular,

Ve bir bebek ilk soluk aldığı zaman,

Öylesine başlar içimde yaşam.

Yeni yeni şiir yazmaya özenen bir şair değildi Özel Arabul. İlk kitabıyla usta bir şair olduğunun kanıtıydı yazdığı şiirler. İşte örneği:

VAKTİM YOK MUTLULUĞA

Mavi yüklü sularında

Canlı sıcak kiliminde

Aradım da bulayazdım

Tomurcuk açıverdi ansızın

Bir çığ koptu düştü dağdan üstüme.

Bir ucunda sallandım,

Yaprağın ve dalın bir ucunda

Yaşamayı kaynağından öğrendim,

Vaktim yok mutluluğa…

Yılan Uykusu,s. 10

Sürdürelim sözümüzü,

TUTSAK ETTİLER

Kaç kez oldu insanı,ağaca tutsak ettiler

Başka bildik biz dünyayı seviyi tutsak ettiler

Bilirdik yoksulu, varsıla tutsak ettiler

Geniş sağrılı atlardan, güneşi tutsak ettiler

Su çatladı, dön geriye ben yitmezem

Acım büyük, gök yıkıldı söylemezem

Sana senden ırak kaldım, yürek katı ölmezem

Mor yazgılı kadını, düşlere tutsak ettiler

Taş yeşile kesildi, bozkırı hiç sevmedim

Gün döndü, can çoğaldı kısırı hiç sevmedim

Başımda uğultusu alkışı hiç sevmedim

Uyuyanı, uyanana bir koyup tutsak ettiler

Yılan Uykusu, s. 58

Anılar…Anılar…

Doğduğum köye giderdik. Bahardı; bir gün küçük ablamın yaşadığı köye gitmiştik,
Sakarya vadisindeki… Orada köy yollarında gezindik; kayısı ağaçları pembe beyaz gelinliğini giymiş; arıların, kelebeklerin sıcacık bahar güneşinin altında düğünü vardı sanki! Özel dalıp gitmişti o görkemin içinde. Sessiz, saygılı, duruşuyla doğayı yaşıyordu.

Köyde, başı yazmalı, tarlada çalışan genç Hayriye Gelin ile tanışmıştı. Özel’in yazar olduğunu öğrenen Hayriye, düzgün bir dille; tarlada çalışırken pilli radyosunu sürekli dinlediğini, bulabildiği kitapları okuduğunu anlattı. Özel, yıllarca, Hayriye’ye mektup yazdı, kitaplar gönderdi. Bunların arasında kendi kitapları da vardı.

Hayriye için “köylerimizin ışığı, çevresini aydınlatan güneşimiz” derdi.

Çalışırken, kimi zaman klasik müzik kimi zaman Ruhi Su’yu dinlerdi. Müzisyenleri: keman çalanları, saz çalanları müziğe sevdalı olan gençleri, öğrencileri yüreklendirir, onlardan gereksinimi olanlara yardım ederdi.

1970’lerde Ankara Radyosuna; “Arkası Yarınlar”,“Radyo Tiyatroları”, yüzlerce çocuk masalı yazdı.

Adile Naşit’in “Uykudan Önce”, kuzucuklarına anlattığı masalları Özel Arabul yazıyordu.

Kültür Bakanlığı, Özel’in çocuk masallarını 10 Bin adet basıyordu. Özel, üretken bir yazardı.

Hiç çığırtkan değildi. Yeraltı sularının yeryüzüne usul usul çıkışı gibiydi.
“Düzyazılarımın, örneğin; masallarımın, tiyatrolarımın öncelikli olduğunu düşünebilir okur. Ne ki benim önceliğim, duyarak bilerek yazdığım şiirlerimdir.” derdi. Ankara Sanat, Sesimiz gibi dergilerin dışında; Türk Dili, Yazko Edebiyat, Varlık, Soyut gibi çağdaş dergilerde de yayımlanıyordu şiirleri.

İkinci Yeni şairlerini severdi. Edip Cansever, Turgut Uyar, Cemal Süreya, İlhan Berk, Ece Ayhan vb.

Nâzım Hikmet, Ahmed Arif, Dağlarca, Hasan Hüseyin, Enver Gökçe ve dünya şiirini de göz ardı etmezdi.

Özel’in basılı iki şiir kitabı vardır: Yılan Uykusu, Ay Öldü.

Özel Arabul, yıllarca, Sesimiz dergisinin sorumlu yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Gece gündüz beraber olduk. İşliğimize gelen şairlerle, yazarlarla, yıllarca şiir, öykü, roman, bilim, felsefe üstüne sohbetler etmişizdir. Görsel Sanatlara da eğiliyorduk. Her kesimden, her yaştan ressamdan resimler satın alıyorduk.

Oyunları İzmir, İstanbul, Ankara tiyatrolarında oynadı. Rüzgârlı Kadın adlı oyunu İnönü Vakfı Ödülü’nü aldı. Gecenin Tadı adlı oyunu ile de Sanat Kurumu Ödülünü aldı.

Eşinin işi gereği uzun yıllar Bakü’de yaşadı. Deniz Dibinde Zil Sesi adlı oyunu, Bakü Devlet Tiyatrosu’nda Deniz Dibinde Çeng Sesi olarak oynadı.

Sevgili Özel,

Türkiye’ye döndükten sonra, o umarsız sayrılığa yakalanmanı duyunca öyle üzüldüm ki, acım dağlarcaydı. Yaşama gülerek bakmanı nasıl sağlayabilirdik? İncitmeden nasıl uzatabilirdik yaşamını, diye umar ararken beyin kanaması ile felç olmuştun. Ailen, eşin, çocukların büyük bir sabırla, sana bir bebek gibi,yeniden konuşmayı öğrettiler, hece hece.

İşte o günlerde yazdığım şiir;

MAĞRUR GELİNCİK

                                -Özel Arabul’a-

kurusun gözyaşı şişeleri

buzdan tacını takmış

kar çiçekleri

acım hançerli

şuncacık yüreğim

yanıyor narda

nereye gidiyorsun

bahar yeli

öperdik ballı güneşleri

uğur böcekleri uçardı saçımızda

şiirimiz nâzım

masalımız şeker portakalı küçük prens

resmimiz mağrur gelincik

kül olsun acı

kurusun gözyaşı şişeleri

buzdan tacını takmış

kar çiçekleri

Canım Dostum Özel,

KUAKMER’e (Fatma Özel Arabul Kültür Merkezi ve Kent Müzesi), ülkemizin her yerinden yazarlar, öğrenciler gelerek etkinlikler yapıyor, sergiler açıyor. Her zaman gündemdesin. Anılarımızda yaşıyorsun.

4 Kasım 2022 günü, anılarınla aramızda olacaksın. Ölmedik ki ölesin!
İkinci kitabına adını verdiğin  Ay Öldü şiirinle selamlıyorum seni sevgili dostum.

AY ÖLDÜ

Gökyüzünde ay söndü

Fildişi renginde bir kadın

Açtı yüzünü

Kim olduğunu bilmiyor

Yıllardır küçük bir avluda

Her sabah çiçek açıp

Her gece döküyor

Al ipekten bir akşamdı, yaz sonu

Uğultusu doldu önce denizin

Arnavut kaldırımlı dar sokağın

Yıkıldı duvarları

Taraçalara bacalara tırmandı

Oluk oluk aktı evlere

Küçük kadınların yatak odalarına

Deniz bastı

Titreyen dudağından öptüm suyu

Deniz yağmur ormanlarına dönüştü

Mercanları saf sarıdan, yakut kırmızı

Su yosunlarıyla örtüştü

Aşk oradaydı

Diplerin altın gülü


Eksilmeyen sevgimizle hoşça kal. KUAKMER’deki varlığın seni unutulmazlar arasına katıverdi. Emeği geçenleri kutluyor, onlara en içten sevgilerimle esenlikler diliyorum.